Koç, Aslan ve Maymun
Aslan Kral`ın hakim olduğu beldede `fare` sorunu çıkmıştı. Bir grup fare, belde sakinlerinin yiyeceklerine saldırıyor, ne olduğuna bakmadan kemirip telef ediyordu.
Aslan Kral, bunun artarak devam ettiğini görünce, `tabilerimin hukuku benden sorulur` deyip kükredi. Bu kükremeden korkan farelerin çoğu kaya altındaki oyuklara sinerken, zarar-ziyan verici takımı, yüksek tepelere kaçarak izini kaybettirdi.
Aradan fazla zaman geçmemişti. Yüksek tepeleri mekan tutan farelerin, Aslan`ın beldesinde yaşayanlara saldırıp, zarar vermede eskisinden de şiddetli olduklarında, Aslan, Koç ile Maymun`u yanına çağırdı. Onlara;
``Farelerin zararına karşı sizden çözüm beklerim Kardeşler!`` dedi. ``Hemen şimdi bir şeyler söyleyip beni aydınlatacaksınız!``
Koç ile Maymun, bu tip ilgiye mazhar olacaklarını ummamışlardı. Telaş edip sağa-sola koştular. Bazen ayrı konumlarda kaldılar; bazen karşı karşıya gelip nasıl bir şey söylemeli dercesine birbirlerine bakıştılar. Bulundukları yerden farelerin mıntıkasını gözlediler önce. Sonra Aslan`ın karşısında hizaya girip, `Düşüncelerimizi söyleyebiliriz Aslan Kralımız!` dediler.
Aslan, kuyruğunu sallayıp onay verdi:
``Söyle Koç Kardeş! Farelerin zararına karşı nasıl bir önlem gerekir?``
Koç, munis yapıya sahipti. Bütün canlılara karşı hayırlı olmak gibi bir huyu vardı. Aslan`a;
``Beldenizin sakinlerinin rahatsız edilmelerine gönlüm razı gelmez elbette!`` dedi. ``Önce, farelerin zararlılarını zararsızlarından güzelce ayırmak gerekir. Ondan sonra, o zararlılar tehdit edilmelidir. Anlamadıklarında, pençelerinin gücü onların üzerine düşecektir mutlaka!``
Aslan, başını, bir sağa yatırıp baktı Koç`a; bir sola yatırıp baktı. Pek bir şey anlamamıştı. Ama, anlamamışlığını belli etmedi. Maymun`a dönüp;
``Sen söyle düşünceni Maymun Kardeş!`` dedi. ``Farelerin zararından kurtulmak için nasıl bir çözüm gerek?``
Maymun, daldan dala sıçrayıp uygun yere asılmayı iyi bilen biriydi. Yerinde zıplayıp, `ciğiiik` etti. Dudaklarını iyice açıp dişlerini gösterdi. Sonra, kendini sevindirecek olayla karşılaşmış gibi el çırpıp;
``Üzerlerine hücum edilmeli Aslan Kralım... üzerlerine hücum edilmeli!`` diyerek cevap verdi. ``Ne de olsa, fareler küçük mahluklardır. Hepsi kemiricidir... hepsi birbirinin aynıdır! Maşallah! birde etkili pençelerin var ki, kurtulabilene aşkolsun!``
Aslan, kendini gevşetiverdi bu sözler üzerine. Pençelerini kontrol etti. Maymun`a;
``Pençelerim kuvvetli tabi ki Maymun Kardeş!`` dedi. ``Savurdum mu vıyak vıyak bağırtırım değil mi?!``
Koç, `meeee!` etti yerinden kıpırdayıp. Başını aşağı salıp iki yana salladı;
``Aman Aslan Kralım, ne yapıyorsun?`` dedi. ``İhtiyacı için serbest gördüğü yiyeceği aşıranla ihtiyaçlara zarar vermek için saldıranları birbirinden ayırmak gerek! Hem, kükremenden kaya deliklerine sinen farelerin hiç biri, yüksek tepelerde avare dolaşanların durumunu benimsemiyorlardır!``
Maymun, ``Ayırım olmaz, hepsine saldırmalı`` diyerek ileri atıldı; Koç, ``Zararsızlara ilişilmesin`` deyip onun sözünü kesti.
Aslan, Maymunun dediklerine meyledecek gibi olyordu. Ne de çekici sözleri vardı! Ama, `maymuna güvenilir mi` diye düşündü bir müddet. Onun taklitçilik becerisini bildiğinden, `Ya hu, bu maymun, kötüyü de taklit eder` diye içinden geçirdi. `Muz atanı gördüğünde muz atar; taş atanı gördüğünde taş atar`
Sonra Koç`a döndü Aslan. O`na;
``Senin görüşünü benimsiyeceğim galiba Koç Kardeş!`` dedi. ``Şu andan itibaren fare taifesiyle, küçük yapılarına bakmadan dostluk kuracağım. Tepelerde saklanıp da, beldeme saldırı düşünenler, sıkıysa bir daha zarar vermeyi denesinler bakalım!``
İbrahim Faik Bayav
(10 Kasım 2007)